tasvir’

  Bileklerimden giriyor soğuk. Bedenime işliyor kemiklerimi sızlatırcasına. Katlanamaz oluyor derken katlanabildiğimi fark ediyorum. O zaman oturuyor her şey yerli yerine.
  Acı çektiriyorum kendime. Her gün sandalye üstünde, boynumda bir ip , ipin diğer ucu tavanda ve sandalyenin ayakları eşit değil. Belki de zemin sağlam değil. Her gün bu dengede yaşıyorum hayatı, bir hatam beni ölüme götürecek. Hata yapmamam , yanlış kararlar almamam gerek. Kendimi koşullandırmalıyım.
  Bedenimdeki soğukluğu daha net hissediyorum. Sanki “düşünmedikçe” beni daha çok rahatsız ediyor. Düşmüyor yakamdan ve ısınamıyorum kendime ya da hiçbir şeye. Hissettiğim şey her zaman ağlatıyor beni , canımı acıtıyor. Diken diken batıyor bedenime, tırnaklarımı morartıyor, göz altlarımı çöktürüyor. Cildim soğuktan pul pul. Ve artık hissetmez olmuşum.
  Memnun değilim bu sandalyeden.
  Tasvir ediyorum sandalyeyi hayatla , ipi bağlılıklarımızla, sandalyenin ayaklarını günlerimle ve zemin , kader diyorum zemine.
  Ve ayaklarım , cesaretimi temsil ediyor. İtmel mi sandalyeyi , kalmalı mı yoksa her şeye rağmen..

  Peki
  Kemiklerimi sızlatan soğuk? Tasvir edemeyeceğim kadar ağır bir şeyi temsil ediyor. Belki ruhumun karanlığını belki sen ruhumu karartanı...

  Ben cesaretime daha söz vermemişken yanımdaki sandalye öncü çıkıyor
  Bir çift ayak artık sandalyeye basmıyor
  Sandalye düşerken benimkine çarpıyor
  Ve
  Dengemi sağlayamıyorum
  Bu hayat burda son buluyor
  Bir sandalye daha zemine çakılıyor
  ...


-hayatta, hayatımızı etkileyen ve hayatımızla birlikte bizi de derinden etkileyen “dengemizi” bozan insanlarla karşılabiliriz, önemli olan onların dengesizliğinin esiri olmamak ve her gün boynumuzdaki ipi birazdaha çözmeye çalışmak olsun-

Yorumlar

Popüler Yayınlar